"ODTÜ Makina mezunu 35 yaşındaki Mehmet Pişkin, bu sabaha karşı Facebook'ta "Mehmet Pişkin'in intihar notu" başlıklı 14 dakikalık bir video paylaştıktan sonra hayatına son verdi."
İnternet sitelerine düşen bir haber ve video. Videoyu izledikten sonra oturup üzerine derinlemesine düşündüm ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Zor bir karar oldu, video Facebook'da yayınlamasa böyle bir yazı yazmayacaktım muhtemelen, hem ölenin anısına, hem de ailesine duyduğum saygıdan.
Mehmet Pişkin bir egoist. Egoizminin hastalık derecesinde tezahür etmesinin sebepleri üzerinde ayrıca düşünmek gerekir belki ama o kadar veriye sahip değilim. Sadece bende bıraktığı yansımalara dair bir yorum yapabilirim.
Mehmet Pişkin'in bir egoist olduğunu biliyorum çünkü ben de bir egoistim. Egoizmin insanın yeryüzündeki tezahüründe gerekli ve kaçınılmaz bir olgu olduğuna inanıyorum. Bir tür aşama.
Egoist neden ölmek ister? Neden bir gece vakti boynuna ilmiği dolayıp bedenini evinin doğal gaz borusundan asarak tahrip etmeyi seçer? Üstelik öncesinde herkesin görebileceği bir sosyal ortamda bunu cümle alemle paylaşarak.
Derinlerde bir yerde ölümden ölesiye korktuğu için, benim için cevap bu. Aslında bir tür ölümsüzlük iddiası gerçekleştirdiği eylem. Bedenimi kadavra yapın, balıklara yem edin ama gömmeyin, sakın bir mezar olmasın demesi aslında kanımca burada en büyük ipucu. Bir mezarım olmayacak, çünkü ben bir ölümsüzüm. Bu hayat bir şaka. Kötü bir şaka. Ve ben artık yokum. Benden bu kadar.
Evet, bu bir seçim. Ve ben bu seçime saygı duyuyorum. Mutluluk hiç bir zaman bir amaç olmadı benim için, ama benim de içimde bir gün bu diyardan çekip gitme özlemi var. Ama bunu bedenimi tahrip ederek yapmak? Bu kadar kolay mı? Değil. Ve bunu anlayabilmek, hissedebilmek, duyumsamak inanın çok zor oldu. Ama bu artık bir veri benim için. Hakikat.
Aydınlanmanın ilk aşamasında fiziksel bedenini bir makina gibi görür insanoğlu. Bir tür araç, araba ya da bir robot. Bilincin farkındalığına varılmıştır artık ve beden bir işlev olarak orada durmaktadır. Tam olarak nasıl çalıştığı, ne amaçla var olduğu bilinmesede.
İkinci aşamada araç olarak görünen şeyin aslında bir tür hayvan olduğunun farkındalığına varılır. Kendisine özgü bir yaşama sahiptir, Bilinç farkında olmadan hareket eder -araba kullanırken mesela- ihtiyacı olmadığı halde acıkır -yerli yersiz gecenin bir vakti buzdolabı kapağını açar kapar-, arzular, kendine özgü alışkanlıklar geliştirir -farkında olmadan bacak bacak üstüne atmak, kafasını kaşımak, kalkıp yürümek gibi-. Bu aşamada hayvan üzerinde bir kontrol geliştirme çabası devreye girer. Bir tür Efendi-Köle ilişkisi kurulur bedenle. Gerektiğinde bir kemik atmak suretiyle -Bknz Gazali-, gerektiğinde oruçla, ağır işlere koşularak -günümüzde sportif aktivitelerle- zaptedilir.
Bir sonraki aşama biraz zaman alır ama kendiliğinden gelişir, çaba gerektirmez. Hayvanın da aslında bir tür bilince sahip olduğunun farkındalığı kazanılır. Ve ilginçolan bu bilinç yeryüzüne -Tabiat ana- derinden bağlıdır. Bir tür ortak bilinçtir aslında söz konusu olan. Bu açıdan saygıyı haketmektedir, söz konusu olan aslında bir tür ortak yaşamdır. Bir anlamda Yeryüzü ruhunu, bireyin bilinciyle beslemektedir. İnsan bedeni deneyimleyerek Adam olma aşamasına gelmiştir. Beden -Tabiat- bilinçle beslenerek bir tür zeka kazanmaktadır.
Kölenin azad edilme zamanı gelmiştir. Ama özgürlüğüne kavuşan aynı zamanda Efendidir.
Kişisel düşüncem Mehmet Pişkin'in bu aşamaya gelemeden kaçmayı tercih etmiş olması. Ama kendisi her ne kadar bunu reddetse de her şey bitmiş değildir. Mehmet Pişkin'in bilinci hala orada, belki burada tam yanımda, belki de annesinin başucunda varolmaya devam etmektedir. Ve insanlığın ortak kaderinde bir kez daha karşılaşmaları -bu dünyada ya da başka dünyalarda- kanımca kaçınılmazdır.
Bilimin şu geldiği aşamada bedeninin bir kadavra olarak çok fazla işleve sahip olacağını da sanmıyorum ama yayınladığı videonun psikolojide, sosyolojide bir 'case study' olarak çok faydalı olacağına inancım tam.
Kendisine rahmet, ailesine ve sevenlerine sabır diliyorum.