Fiziksel olarak yapabildiğim tek şey koşmaktı sanırım, iyi kaçardım. İyi okurdum. Sineklerin tanrısı, darağacında 3 fidan, boyalı kuş, savaş ve barış, dağın öteki yüzü, aklına ne gelirse.
Komşu apartmanın alt katına bir karate dükkanı açıldığında olay olmuştu, biz sadece yutkunarak seyretmekle yetinmiştik -parasızlıktan-. Bir de Bruce Lee'nin 33 bıçak darbesiyle ölmediğini bilirdik.
Fiziksel çabayı gerçek anlamda gözlemlediğim ilk örnek komşumuz Nevzat Abi'ydi. Belden aşağısı tutmuyordu, çok küçükken geçirdiği bir hastalık sebebiyle. Annesi Fatma Yenge'mizi çok erken kaybettik, çok severdim, gerçek anlamda kalbimdeki ilk yaradır.
Nevzat Abi ilginç bir insandı, body building çalışır, körfezi yüzerek geçer, iyi kavga ederdi. Arada biz mahallenin çocuklarını bizim dükkanda toplar şınav, mekik falan çalıştırırdı. Alman milli takımını çok severdi, Arjantin Almanya çekişmesinin olduğu zamanlar bu bahsettiğim, 80'ler.
Gerçek anlamda fiziksel bir disipline başlamam -yani salona gitmem- 2004-2005 civarıdır. Boksa ilgim vardı, Muay Thai'ye başladım. Hiç unutmam, hocanın gözdesi tekniği çok düzgün bir çocuk vardı. Bir kaç gün önce Kazakistan'dan bir kaç genç başlamıştı salona, Türkçe'yi çok konuşamazlardı. Akşam antreman dövüşü vardı, hoca tekniği düzgün arkadaşa karşı bir rakip istemişti, bu kazaklardan biri atlamıştı hemen. Tipine baksan çelimsiz, kara kuru bir şey. Bizim çocuk kaslı, soğukkanlı, kendinden emin. 5 dakika sürmedi, Kazak bizim çocuğun ağzını burnunu dağıttı. Hoca ayırmak zorunda kaldı. Tuhaftı..
Sonra Bülent Usta'nın o yazısını okudum;
"İ kanjisi (japon harfi) "Durum" ya da "Varlık" anlamlarına gelir. "Ai" Uyum, "Do" ise Yol anlamındadır.
Tarihsel dönemlerde Iaido'ya, Iaijutsu denilirdi. Günümüzde yerine göre iki ismin de kullanıldığı görülmekle beraber yaygın isin Iaido'dur. "Jutsu" Sanat, beceri anlamında bir kelimedir. Daha ziyade teknik ve fiziksel uygulama ve becerileri ifade eder. "Do" ise en kaba çeviri ile "Yol" anlamına gelir. Tabii bu düpedüz, üzerinde yürünen yolu anlatmaz. Do terbiye sistemini, felsefi ve mistik yaklaşımları, ruhsal gelişmeyi ve bunların yanısıra bir çok farklı fakat benzer kavramı ifade eden bir kelimedir. Türkçe'de tam olarak bilinip, anlaşılabilen bir kavram aranırsa Do kelimesini "Tarikat" ile eşanlamlı görebiliriz. "Tarik" kelimesi de de tıpkı Do gibi, yol anlamına gelen bir kelimedir. Tarikat, Yollar anlamına gelir. Mistik ve felsefi anlamlar ve uygulamalarla birleştirilip kaynaştırılan bütün Japon "Do"sanatlarının terbiye sistemi ve kendi konularına yaklaşımları, eğitimleri be hatta çeşitli Ryu (Ekol)'ları olması tamamen, yurdumuzdaki bildiğimiz dinsel tarikatlarla aynıdır. Şu fark vardır İslam tarikatları dinsel esaslıdır. Do sanatları ise Savaş sanatları esaslı olmakla beraber Budist felsefe ve ruhsal gelişme ile yakın ilişkilidir. Şayet ruhsal gelişme, konsantre ve benzeri açılardan ele alırsak Iaido öğrencilerinin kılıç savurması ile Mevlevi dervişlerinin fır fır dönmeleri arasında şekilsel olarak görünür farklılıktan başka hiç bir fark yoktur."
http://www.hermetics.org/Zanshin.html
Böylece "kılıç" ve "söz" hayatıma girmiş oldu. Ve Miyamoto Musashi'nin Go Rin No Sho'su;
"No design, No conception
[Munen musou, when word and actions are spontaneously the same, is the ultimate state of consciousness in Buddhism, Musou is equivalent to the Sanskrit animitta]
In this method, when the enemy attacks and you also decide to attack, your body and mind turn into a single striking movement and your hands strike out of the Void naturally, swiftly and strongly. This is the 'No design, No Conception' cut.
This is the most important method of hitting. It is often used. You must train hard to understand it."
Iai-do'ya başladım. Sonra Aiki-do. Ve son olarak Yi Jin Jing.
Zaman içinde kendi formumu buldum. Bu "form" yukarıda saydıklarımın hiç biri değil. Hiç kimseye ait değil. Benimle var, ben olmadığım zaman olmayacak.
Bu tekniğin tek derdi "ben". Beni kesmek. Beni kesiyorum, çünkü ben kusurluyum. Çünkü bu teknik içimdeki karanlığı, yokediciyi dengelemek için bulabildiğim en uygun yöntem.
Bu dünyada fayda sağlayabileceğim tek bir ruh var, o da kendi ruhum. Kurtarıcı beklemek anlamsız. Başıma gelen iyiliklere şükrediyorum, sahiplenmiyorum. Yaptığım iyiliklere bir geri dönüş beklemiyorum, unutuyorum.
Ve kılıcımı elime her aldığımda şu yemini ediyorum;
Andolsun ki; bu kılıç Hakikate hizmet edecek.
May this sword serve the Truth, nothing but the Truth.
Andolsun ki; bu kılıç Kanuna hizmet edecek.
May this sword serve the Divine Law, nothing but the Law.
Çalışmaya devam ediyorum.