Et yemiyorum, çünkü ihtiyaç duymuyorum.
2008'te bıraktım yemeyi, o zaman için çeşitli sebeplerim vardı felsefi bir arka plana sahip. Açıklamaya zorlanıyordum çoğu zaman, soyut kalıyor ve bir o kadar kişisel. Ama bu akşam birden kafama dank etti yukarıdaki cümle, et yemiyorum, çünkü ihtiyaç duymuyorum.
Bu benim için böyle, ama başkaları için durum tartışmaya açık. Mühendisim, bütün gün masa başında oturuyorum, fiziksel aktivitem bisikletle işe gidip gelip, ara sıra koşmaktan ibaret. Ağır fiziksel aktivite varsa işin içinde, ete ihtiyaç duyulmasını anlarım, sporcular, askerler, ağır işçiler ve bir nebze çocuklar. Bundan ötesi zevk, çoğu insan zevk için yiyor yani, ihtiyacı olduğu için değil.
Yani olayın bıçak altına yatmayla bir ilgisi yok, önünde sonunda hepimiz o bıçağın altına yatacağız, adı ister neşter olsun, ister "orak". Vakti geldiğinde biçileceğiz.
Acı da bu işin doğası dostum, acı var, olmasının bir sebebi de var.
Asıl dert burada kanımca tutsaklık. Çifliklerin durumu içler acısı, bu canlıların bir çoğunun varoluş nedeni başka bir tür canlının zevk ve keyfine meze olmak.
İnsan egosu bunu rahatça kaldırıyor, bu da bir gerçek. Ta ki o an gelip, egonun bir adım ötesine çekilip ona dışarıdan bir bakış atabildiğinde hissedebiliyor o sızıyı. O empatiyi.
Evet, dünyanın durumu da içler acısı, insanlarının bir çoğunun varoluş nedeni... Neyse, anladın sen onu.
Mapusam ey...
Memleketime sevgilerimle, sizleri unutmadım.